'İrticacı' memurlardan 'KCK'lı memurlara
28 Şubat sürecinden memurlar üzerinde bir oyun oynandı. 'Dindar memurlar' yıllarca 'irticacı' olarak yaftalandılar, dışlandılar, horlandılar. 'İrticacı' olmanın bedelini ağır ödedi memurlar. Şimdi aynı oyun başka bir isimle yeniden sahneleniyor: "KCK'lı M
Milat Gazetesi'nin haberi bizi o yıllara, 28 Şubat'ın "karanlık günleri"ne götürdü. Namaz kılan, oruç tutan, özetle kimseden yana olmayan ama "dindar" olan memurlar, "İrticacı" olarak suçlanmıştı yıllarca.
Bu ayrıntının altını çizdikten sonra, Milat'ın haberiyle sizleri başbaşa bırakıyoruz:
Şubat döneminde imzasız ihbar mektupları ile İslami çevreleri mağdur eden derin yapıların yeni taktiği deşifre oldu. KCK operasyonları birçok ilde devam ederken, bunu fırsat bilen ulusalcı gruplar bölgede görev yapan dindar memurlar hakkında kurumları yanıltacak ihbarlarda bulundukları ortaya çıktı.
Kurumlar iddiaları yalanlamazken, özellikle Doğu ve Güneydoğu'da bir çok memurun KCK üyesi olduğunu iddia eden asılsız ihbarlar sıkıntı üretmeye devam ediyor. Konu hakkında araştırma yapan Özgür Eğitim- Sen ise hükümete konu hakkında rapor hazırlıyor.
Kısa sürede deşifre edilecek
Raporda özellikle taşeron örgüt ile sivil vatandaşın ayrı tutulmasına yönelik taleplere yer verileceği öğrenilirken, KCK adı altında memurlara yapılan baskıların da deşifre edileceği öğrenildi. Raporun henüz hazırlık aşamasında olduğunu belirten sendika genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi ise, konuyu Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül'e taşıyacaklarını açıkladı.
Derin baskı
Özellikle okullarda görev yapan bir çok öğretmenin KCK'lı diye fişlemelere tabi tutulduğunu öne süren Tanrıverdi, “Bu insanlarla birebir yaptığımız görüşmelerde büyük bir plan gördük. Karanlık planın arkasında suçlamalarla uzaktan yakından alakası olmayan eğitimcilerin kafese alınmaya çalışıldığını tespit ettik. Bu konu hakkında ivedi bir çalışma başlattık. Özellikle üyelerimize yönelik inanılmaz bir baskı kurulmuş. Kurumların ihbar hatlarına notlar bırakılmış, imzasız mektuplar ile suçlamalar yönetilmiş. Bazı üyelerimiz hakkında asılsız ihbarlar yüzünden soruşturma bile başlatılmış. Özellikle MEB konunun üzerine gitmeli ve bu karanlık planı bozmalıdır. Biz çalışmalarımızı bitirdikten sonra tüm kamuoyu ile paylaşacağız” dedi.
Asılsız ihbarların önü kesilsin
Ankara Temsilcimiz Aslan Değirmenci'yi ziyaret eden Yusuf Tanrıverdi sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Başbakanlığın açtığı BİMER ve MEB'nin açtığı ALO 147 ihbar hatları var. Bu hatlar vatandaşların mağduriyetleri hakkında ihbarda bulunmak için açılmış. Ancak bu hatlarla ilgili su istimali engelleyici hiçbir tedbirse düşünülmemiştir. Son zamanlarda özellikle doğu illerimizde öğretmen arkadaşlarımız hakkında ihbarlar yapılmaktadır. Bu ihbarlar sendika üyelerimiz hakkında da yapılmıştır. Ulusalcı faşist kimseler arkadaşlarımız hakkında KCK/PKK üyesi olmakla itham ediliyor. Bakanlığın müfettişleri de anında soruşturma için geliyorlar. PKK üyesi olmakla itham edilen kişi kendisini nasıl savunabilir? PKK'dan örgütün üyesi olmadığına dair resmi evrak mı almalı? İhbarı yapan şahıs yan gelip yatıyor. İhbar olunan kişi ise masumiyetini ispatlamak için çırpınıp duruyor. İhbarı yapan kişinin kimliği saklı tutulduğu için mağduriyetinden dolayı karşı mahkeme açma imkânı da bulunmuyor. Olayın trajik bir yanı daha var. Bu soruşturmayı yaşayan kişiler ilerde idareci olarak bir yere başvurduklarında ayrıca bir mağduriyet yaşayacaklar. Türkiye'yi biliyorsunuz! Kişinin Dosyasına bakarlar, sonucun olumlu olmasına bakmadan PKK üyesi olmak suçlamasıyla soruşturma geçirmiş olmanız önünüzün kesilmesi ve haklarınızda mahrum edilmeniz için yeterli sayılır. Milli Eğitim Bakanlığı ihbar hattına çeki düzen vermelidir. Masum insanlar hakkında yapılan asılsız ihbarlarla mağdur olmalarına, aile huzurlarının bozulmasına engel olmalıdır. En azından ihbarı yapan kişiye kimlik bilgileriniz ihbar ettiğiniz kişiye verilecek size karşı mahkeme aracılığıyla haklarını arayacaktır denmelidir. Bu düzenleme asılsız ihbarların önünü kesecektir.”