BIST 9.550
DOLAR 34,53
EURO 36,19
ALTIN 2.998,77
İŞÇİ

İstanbul'un 3 ayrı semtinde 3 ayrı işçi grevi!

İstanbul'un 3 ayrı semtinde grevdeki işçiler haklarını arıyor ve seslerini duyurmaya çalışıyor. İşçilerin talepleri aynı ver hepsi sendikalı oldukları için işten çıkarıldıklarını belirtiyor.

İstanbul'da üç ayrı semtte kurdukları çadırları yeni evleri oldu. Soğuk geçen kışa rağmen çadırı hiç terk etmediler. Farklı noktalar ve iş kolları olsa da işten atılma gerekçeleriyle talepleri aynı: "Sendikalı olduğumuz için işten attılar Bir an önce işimize dönmek istiyoruz"

Al Jazeera Türk'ün haberine göre, Zet Farma ilaç fabrikası, Bakırköy Belediyesi ve Maltepe Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde işten çıkarılan işçiler, bir yandan grevlerini sürdürürken, bir yandan da işlerine geri dönmek için açtıkları davaların sonuçlanmasını bekliyorlar.

115 GÜNDÜR GREVDELER

Büyükçekmece'ye bağlı Hadımköy'deki Zet Farma Lojistik fabrikasının önünde derme çatma küçük bir kulübe. DİSK'e bağlı Nakliyat-İş Sendikası'na üye olduktan sonra işten çıkarılan Selime Yurt, Fermani Serçeşme, Çiğdem Akın, Işılay Akarsu, Ziya Yitik ve sendika uzmanı Hakan Arslan. Aslında sekiz kişiler. Ama Mehmet Ekinci, Tamer Nayır ve Can Dalcı adlı arkadaşları işleri çıktığı için yanlarında değil.

İlk günlerde çadırda başladıkları grevlerini, havaların soğumasıyla yaptıkları kulübeye taşımışlar. Kulübenin mimarı Ziya Yitik. Ama hep birlikte el ele vererek yapmışlar. Tam 155 gündür, sanki işlerine gidiyorlar gibi her sabah evlerinden çıkıp, kulübelerini açıyor, döviz, pankartlarını asıyor, sobalarını yakıyorlar. Günlük konuşmalarla başlayan sohbet, politik, siyasal gelişmeler ve tartışmalarla sürerken, bir yandan tavla oynuyorlar. Gözlerini, girişindeki duvarda büyük harflerle "Sendika hakkımız engellenemez" yazılı olduğu yıllarca çalıştıkları fabrikadan alamıyorlar. Öğle mesaisinde işyerindeki arkadaşları demir kapıya geliyor, onlarla sohbet ediyor, yanlarında getirdikleri tatlıları, meyveleri ikram ediyorlar.

"BURAYA YAZ GELMEYECEK"

Yanan sobanın üzerindeki çaydanlıktan yükselen buhar, demlenecek çayın habercesi. Kulübenin duvarlarında çeşitli sloganların yazılı olduğu dövizler, yazılarla adeta süslenmiş. Kadın işçiler Mersin'in Tarsus İlçesi'nde 11 Şubat 2015'te öldürüldükten sonra yakılan Özgecan Aslan'ı da unutmamış. "Özgecan için susma, kadına şiddete hayır" dövizi dikkat çekiyor.

Kulübe gittikçe ısınınca, işçilerden Selime Yurt'un "Buraya yaz gelmeyecek" sözü hem bunca gündür "direniş çadırı" dedikleri kulübedeki yaşamlarını, hem de İstanbul'da bu yıl çok soğuk geçen kışın hayatlarındaki etkisini özetliyor.

Bir çocuk annesi 38 yaşındaki Selime Yurt, Gaziosmanpaşa'da oturuyor. Eşiyle yıllar önce boşanmış. "Baba evinde kalıyorum. Neyse ki kira derdi yok" diyor. Yurt, fabrikada 2008 yılında sevkiyat çıkış kayıt işlemlerinde işe başlamış. Yıllarca 950 TL maaş ile çalışmış. İşten çıkarılmadan bir ay önce maaşlarına zam yapılmış ama Selime Yurt sadece bir ay faydalanabildiğini anlatıyor.

"BORÇLA BAŞ BAŞA KALDIM"

29 Ekim 2014'te sendikaya üyeliğini yapan Selime Yurt'un anlatımlarına göre, olanlar da bundan sonra başladı. Yurt, "Sendikalı olmamız işverenimizin hoşuna gitmedi. Şubat ayında İstanbul'da kar yağışı vardı. Fermani arkadaşımız Faceebook adresinde 'yarın iş yok' paylaşımında bulundu. Biz de altına yorum yaptık. Ertesi gün işten çıkışımızı verdiler. Yaptığımız yorumların hiçbiri işyeriyle ilgili bile değildi" derken, araya Fermani Serçeşme giriyor:

"Yarın iş yok dedik, işten atıldık. Gerekçeleri küçülmeye gidiyoruz. Böyle bir durum yok, sendikalı olduğumuz için bizi işten attılar."

Fermani Serçeşme 25 yaşında. 2011'de fabrikanın ürün hazırlama bölümünde işe başladı. Selime Yurt ile aynı gün işten çıkarıldı. O da yıllar sonra 1150 TL'ye çıkan, zamlı maaşını sadece bir ay alabilmiş. Bir yıl önce evlendiğini hatırlatan Serçeşme, işten çıkarıldıktan sonra evlilikten kalma borçlarını ödemekte zorlandığını söylüyor.

AYDA 850 TL ÜCRET

Fabrikadan ilk Çiğdem Akın, Işılay Akarsu ile Ziya Yetik işten çıkarılmış. Üçü de fabrikanın ambalaj bölümünde çalışıyordu. 29 Ekim'de sendika üye olduktan sadece iki gün sonra "küçülmeye gidiyoruz" gerekçesiyle işten çıkarıldıklarını söylüyorlar.

Çiğdem Akın 37 yaşında. Kağıthane'de ağabeyinin evinde yaşıyor. İşçilerden en eski fabrika çalışanı. 2006'da başlamış. Akın, ayda 850 TL aldığını anlatınca Fermani Serçeşme araya giriyor ve "Çiğdem arkadaşımız en eski çalışan, aldığı ücrete bakın. Eşit işte, eşit ücret bile ödenmiyordu" diyor.

27 yaşındaki Işılay Akarsu üç yıldır fabrikada çalışıyordu. Evde hasta annesi ve yeğenine baktığını anlatıyor, "Hasta annem ve yeğenim var. Onlara bakmak zorundayım. Ama şimdi işsizim" diyor.

Ziya Yetik, Tunceli'nin Ovacık Köyü'nden üç yıl önce İstanbul'a gelerek, fabrikada çalışmaya başlamış. Diğer arkadaşlarıyla benzer süreçleri yaşamış:

"Tunceli'de çalışıyordum. Sigortam yoktu, buraya geldik sigortalı işe girdik ama onlar da çıkardılar. Keşke memleketten hiç gelmeseydim"

13 MAYIS'TA DURUŞMALARI VAR

Konu fazla mesaiye kalma, çalışma koşullarına geldiğinde Selime Yurt, diğer işçilerin de yaşadıklarını özetliyor:

"Sabah 7:30'da iş başı yapıyorduk, akşam 21:30'a kadar çalışıyorduk. Bir saat sonra eve ancak varıyorsunuz. Tüm zamanınız fabrikada geçiyor. Resmi tatillerde izinler yoktu, çalışıyorduk. Ayda 95 saat mesaiye kalıyordum. Mesai ücretlerimiz ödeniyordu ama bunu almanın da pek anlamı olmuyordu. Evdeki çamaşırı yıkamaya bile zamanımız kalmıyordu. Oğlumu hafta bir gün gördüğüm çok zamanlar oldu. Bu zor şartlarda düşük ücretlerle çalışıyorduk."

İşçilerden Fermani Serçeşme de çalışma koşullarının zorluğundan dert yanıyor:

"Yeni evliydim, her gün mesaiye kalıyordum. Eşim artık bundan rahatsız olmuştu. 'Yüzünü göremeyecek miyim' diye yakınıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu. Paraya ihtiyacımız var, mecbur çalışıyorduk"

İşçilerin talepleri aynı; İşlerine geri dönmek, ücretlerine zam yapılması, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, çalışma koşullarının düzeltilmesi, sendikal hakların kullanılması... Umutları ise, 13 Mayıs'ta 2. duruşması görülecek olan davalarında.

HASTANE İŞÇİLERİ 119 GÜNDÜR GREVDE

Maltepe Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalışırlarken işten çıkarılan 98 işçi ise, 119 gündür grevde. Maltepe merkezdeki, hastanenin girişinde kurulan çadırda, battaniyeler, yataklar var. İşçiler, nöbetleşe 24 saat boyunca çadırda kalıyorlar. İşçinin dostu çay, fokurdayan semaver hazır.

Sabahın erken saatlerinde nöbetçi kalan birkaç işçi var. Diğerleri henüz gelmemişler. Çadırın ortasında yanan soba, duvarlarında sloganlar var. "Her şey çok güzel olacak" cümlesi, işten atılan işçilerin umudu olarak çadırın bez parçasına büyük harflerle yazılı. Burada da işçiler sendikalı olduktan sonra işten çıkarıldıklarını söylüyor. Talepler de aynı, bir an önce işine dönmek istiyorlar.

İşe dönüş için açtıkları davalar sürüyor. Umutlarını şimdi bu davalardan çıkacak sonuca bağlamışlar. Eylemleri uzun sürünce mahalleden de ziyaretler artmaya başlamış. İşçiler her gün akşama doğru, hastane etrafında yürüyüş düzenleyerek, seslerini hastane yönetimine duyuruyor.

Grev başladığı günden beri işçileri yalnız bırakmayan DİSK'e bağlı Dev-Sağlık-İş Sendikası uzmanı Erdoğan Demir, davaların sonuçlanmadan arkadaşlarının işe geri alınmaları için rektörlükle görüştüklerini hatırlatıyor ve "Topladığımız 30 bin imzayı da sunduk. Şu ana kadar bir sonuç yok. Açılan davaların sonucunu bekliyoruz" diyor.

AMELİYAT OLDU, İŞTEN ÇIKARILDI

İşten çıkarılan işçilerden 48 yaşındaki iki çocuk babası Zeki Demirel, ilk günden beri çadırda olduğunu söylüyor. Hastanenin dört ayrı binasındaki tesisat işlerini yapan tek teknik çalışan olduğunu hatırlatan Demirel, sendikaya üye olduktan sadece beş gün sonra işten çıkarıldığını belirtiyor. Davası 22 Mayıs'ta görülecek. Şimdi iş buldukça geçinebilmek için günlük ev taşıma işlerine gidiyor. Anlatımlarına göre, 4.5 yıldır çalıştığı hastanede çıkarılmasına gerekçe olarak "performans yetersizliği" gösterildi. Demirel, gerekçeye tepkili "Dört binadaki tüm işleri yapıyordum. Bir oraya bir buraya koşuyordum. Ama onlar yetersiz kaldığımı iddia ediyorlar. Mesele bu değil, mesele sendikalı oluşumuz" diyor.

38 yaşındaki Aslan Şahan'ın işten çıkarılması oldukça farklı. 950 TL ücretle çalışıyordu. O sağ dizinden menisküs ameliyatı olduktan sadece bir gün sonra işten çıkarıldığı haberini aldı. Aynı gün kalp krizi geçirdiğini anlatan Şahan'a anjiyo yapıldı. Şimdi sağlık durumunun iyi olduğunu söylüyor.

Nafiye Gülbeniz 31 yaşında, 950 TL ücretle bebek yoğun bakım ünitesi temizliğinde çalışıyordu ama anlatımlarına göre, kendisine kat temizlikleri de yaptırılıyordu. Sendikaya ilk üye olanlardan olan Gülbeniz, çok konuşmuyor, konu kışın çadırda grevde olmaya gelince "Çok berbattı" demekle yeteniyor.

BAKIRKÖY BELEDİYE İŞÇİLERİ GREVDE

Çadırlarını, Bakırköy Belediyesi'nin tam karşısındaki meydana kurmuşlar. Bakırköy Belediyesi'ne bağlı BUYAŞ şirketinde çalışan Belediye-İş üyesi işçiler, grevlerini 21 Mart'ta İncirli Caddesi üzerinde davul zurna eşliğinde halay çekerek duyurdular.

Talepleri; toplu sözleşme, işten çıkarılan 3 arkadaşlarının geri alınmaları ve yerleri değiştirilenrin yerlerine dönmeleri. CHP'li belediye ile sendika temsilcileri arasında yapılan görüşmelerden şu ana kadar bir sonuç alınmış değil. Çadırda, nöbetleşe gece gündüz kalınıyor. İşçilerden Rahime Duman, her gün şarkı, türküler eşliğinde halaylar çektiklerini belirterek, "Ama bugün yapmıyoruz. Çağlayan'daki olaydan dolayı" diyor.

BİR HAFTA SÜRE VERİP ÇIKARDILAR

İşten çıkarılanlardan biri Özgür Yıldırım. 39 yaşındaki Yıldırım, 2010 yılında belediyeye ait Atatürk Spor Yaşamköyü Kapalı Yüzme Havuzu'nda cankurtaran olarak işe başladı. 26 Şubat'ta üç arkadaşıyla iş hakkı feshedildi. Gerekçe "Geçerli ve yeterli evrak olmaması." Belediyenin kendilerinden, bir hafta içinde Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu'nun iki yıl geçerliliği olan sertifikayı istediklerini hatırlatan Özgür Yıldırım, "Ben de federasyonun geçici belgelerini verdim. Belgenin yasal ve yeterli olmadığını gerekçe göstererek iş hakkımı feshettiler. Oysa üç yıl boyunca beni bu belge olmadan çalıştırdılar. Soran, isteyen olmadı. Sendikaya üye olduktan sonra işten çıkarılmam her şeyi gösteriyor" diyor.

30 yaşındaki Yusuf Yazıcıoğlu ise aynı yerde yüzme antrenörü. O'nun da işten çıkarılma gerekçesi Özgür Yıldırım ile aynı:

"Belgeyi getirmem için bir süre vermelerini istedim, kabul etmediler. Bir hafta süre verdiler, bir haftada sertifikamızın yenilenemeyeceğini biliyorlardı. 3 yıl istemediler, birden istediler. İyi niyet göstergeleri olsaydı, bize zaman verebilirlerdi."

Belediye-İş 2 Nolu Şube Başkanı Erol Özdemir de işçileri yalnız bırakmıyor. Özdemir, "İşveren şu ana kadar toplu sözleşme çağrımıza yanıt vermedi. Greve çıkacağımızı duyurduğumuzda üç arkadaşımızı işten atarak, bir kadın temsilcimizin de iş yerini değiştirdiler. Biz de grev kararı aldık. Taleplerimiz yerine getirilene kadar grevdeyiz" diyor.

Yorumlar
ÇOK OKUNANLAR