BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
GÜNCEL

İşte dünyanın en garip kutlama gelenekleri

Günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde 4 Aralık’tan 6 Ocak’a kadar süren yılın dönümü/ dönüşümü kutlamalarında dini geleneklerle milli gelenekler birbirine karışmış durumda. Basitçe bir pagan festivalinden ya da İsa’nın doğum/ vaftiz gününden çok daha karmaşık bir kutlama geleneği söz konusu olan. Bu durum belli simgeleri öne çıkarıyor ve bu simgeler büyükanne-babamızdan bize geçen gelenekleri yaşatmanın en kolay yolu olduğundan kutlama dekorlarının içine de kolaylıkla nüfuz ediyor.

Geçtiğimiz bir aylık süreç sanki dünyadaki bütün inanç sistemlerinin birbirine karıştığı, kimsenin nedenini sorgulamadan gelenekleri uyguladığı, uygularken eğlendiği; aileleri bir araya getiren dev bir festival ayı idi. Astronomik olarak yeni yıl aslında 21 Aralık’a, kuzey yarımkürede kış gündönümüne denk geliyor. Aynı tarih çağlar boyu kullanılan takvimlerin coğrafyaya göre değişmesi sebebiyle ülkeye, kültüre göre farklılaşmış.

25 Aralık mevzusu

Konuya bir hayli uzak olanlar için bir hatırlatma yapalım, Hıristiyanlığın ilk 300 yılında Noel diye bir şey yoktu. Bugün bildiğimiz şekliyle Noel kutlamaları 1850’lerde İngiliz sarayından dünyaya yayılana kadar çok kısıtlı bir coğrafyada tevazu içinde, her ülkeye göre değişen geleneklerle sessiz sedasız kutlanan bir bayramdı. Hz. İsa’nın kendi doğum günüyle ilgili bilinen hiçbir yorumu olmadığı gibi, İncil’de ya da Kuran’da da bu yönde bir bilgi yok. 25 Aralık’ın Noel yani Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanması, 325 yılında ortak bir Hıristiyan geleneği yaratmak isteyen Roma İmparatoru Konstantin’in İznik’te topladığı konsilin verdiği pek çok karardan sadece biri. 25 Aralık, Roma takviminde 21 Aralık yani kış gündönümüne denk geliyor. Amaç, mevcut (pagan) tapınma sistemini Hz. İsa ve onun öğretisine uyarlayıp insanların en kısa yoldan yeni dine adapte olmalarını sağlamak... Daha önce de Antik Yunan inanışlarını Roma inanışlarına adapte etmek için kullanılan bu yöntem çok da başarılı olmuş. 1582’de bazı Avrupa ülkeleri Gregoryen takvimine geçince kış gündönümü 21 Aralık’a çekilmiş. Ancak 325’ten beri 25 Aralık’ta kutlanan Noel, aynı tarihte kutlanmaya devam etmiş. Avrupa’da Gregoryen takvime en son geçen ülke Türkiye. (1 Ocak 1927)

Bilinen gerçek, 21 Aralık’tan iki hafta önce başlayıp iki hafta sonrasına uzanan bu dönemin tek tanrılı dinlerden çok önceleri de her ülkede bir şekilde kutlamalara sahne olduğu. Avrupa’da 17 Aralık- 6 Ocak arası Satürnalya Festivaliyle işaretlenmiş. Festivalin adandığı tanrı Satürn, Roma’nın tarım tanrısı. Aynı tanrının Yunan versiyonu Kronos, zamanı temsil ediyor. Tarım ve zaman... Yaşamı mevsimlere ve bu mevsimlerin tarım açısından verimine bağlı olan eski insan için bu iki kavramı birbirinden ayırmak pek mümkün olmasa gerek. Yani aslında Aralık-Ocak ay geçişinde asıl kutlanan; zamanın ta kendisi. Zamanın ruhu her dönemde ve coğrafyada farklı olduğundan gelenekler de farklılık gösteriyor. Aynı tarih aralığı Antik Yunan’da yani bir önceki inanç geleneğinde Dionysos Şenliklerini ifade ediyor. Aralık ayında 12 günlük bir festival olarak kutlanan Yule ise Cermen halklarının kış gündönümünü kutlama geleneği. Günümüz Noel, yılbaşı ve epifani geleneklerinin büyük bölümü Yule festival geleneklerinden devşirme.

Türlü acayiplikler

Bir düşünelim, bildiğimiz en acayip yılbaşı kutlama geleneği hangisi? Kırmızı iç çamaşırı giymek, Noel Baba bacadan girip içine şeker koysun diye şömine üzerine çorap asmak... Bunlar bizim bildiğimiz pek de ilginç olmayan gelenekler. Geçtiğimiz Noel’de yani 24-25 Aralık’ta ve yılbaşında her yıl olduğu gibi dünya yine türlü çeşit acayip kutlama geleneğine sahne oldu. Kimse sorgulamadı, ‘saçma’ demedi. Her yerden her daim kafasını uzatıveren her şeye nane dogmatik pozitif bilimciler (Bilim? Dogma?) bile susup eğlenmeye baktı, Newton’ın kafasına düşen elmayı ortadan ikiye bölüp içinde Venüs’ü, pentagramı, şansı, güzelliği aradı. Peki, buradaki mesaj ne mi? Söyleyelim: “Kasma dostum, hepsi bir bütün...”