Kıdem tazminatında işverenin ödeyeceği aylık katkı payı
Kıdem tazminatında son durum ne? Kıdem tazminatı ödeyen işveren aylık ne kadar katkı payı ödeyecek? işte cevabı...
Kıdem tazminatı tartışmaları hem çalışanın hem de işverenin en çok merak ettiği konulardan zira kıdem tazminatı fonu kurulması hususunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın herkesi memnun edecek bir düzenleme yapması bekleniyor. Peki bu ne derece mümkün?
Kıdem tazminatına ilişkin kafalarda pek çok soru işareti var; 'Kıdem tazminatında işveren aylık ne kadar katkı payı ödeyecek?' sorusu bunlardan yalnızca biri... Habertürk'ten Yavuz Semerci köşe yazısında bunun neredeyse imkânsız olduğunu ve mutlaka bir düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
Önce aleni olan, herkesin bilmesine rağmen kulak arkası ettiği, görmezlikten geldiği gerçeği aktaralım: Bugün çalışma hayatında olan ve işini kaybedenlerin sadece yüzde 15’i ihbar ve kıdem tazminatını alabiliyor. Buna rağmen sistemin reforma tabi tutulması gerçekleştirilemedi.
BİREYSEL EMEKLİLİK FONUNA BENZER BİR FORMÜLLE ÇALIŞACAK
Hükümet, başından bu yana oluşturulacak fonun bireysel emeklilik fonuna benzer bir formülle çalışacağını söylüyor. Biriken paranın kamu açıklarında kullanılmayacağının teminatını veriyor.
Peki bu sisteme kim, neden karşı?
Bana sorarsanız bu işte en büyük dayağı yiyecek olan kesim, işverenler. Asıl onlar sıcak bakmıyor. Örgütlü çalışanlar da (sendikalı) karşı. Bir de sendikalar, işverenlerin birikmiş tazminatı olanları işten kolay çıkaramadığını hatırlatarak “Mevcut sistem bir anlamda iş güvencesi anlamına geliyor. Değiştiği an çıkarma kolaylaşır” uyarısını yapıyor.
***
SİYASİ İRADE TAZMİNAT FONUNDAN VAZGEÇMEYECEK
Siyasi irade tazminat fonundan vazgeçmeyecek. Çünkü işin diğer boyutu, tasarruf açığı olan ülkede bu açığı azaltacak bir birikim sağlanması. Konunun henüz çözüme kavuşmamasının temel nedeni, işverenlerden her ay kesilecek olan kıdem tazminat oranı.
Geçen gün, Sözcü Gazetesi “Kıdem tazminatı formülüne ulaştık” başlığıyla haber yayınladı. Tazminat yükünün yüzde 75’ini işveren, yüzde 25’ini ise devlet karşılayacakmış. Başka bir deyişle yasaya göre çalışanlar her yıl için yıllık brüt maaşlarının yüzde 8.33’ü (1 maaş) kadar tazminat almaya hak kazanıyor. (Elbette alınacak tazminat için üst sınır var.)
Haberi, Çalışma Bakanlığı yetkililerine sordum. Doğrulamadılar, “Bir çalışma yapıyoruz. Yazılan oranlar gündemimizde değil. İşçi ve işveren kesiminin kabul edeceği bir oranı birlikte bulacağız” dediler.
***
Kabaca bir hesap yapalım. Kayıtlı çalışan 13 milyon kişi var. Ve ortalama brüt maaşlarının 2.500 TL olduğu varsayımıyla hesap yapalım.
İŞVERENLER FONA İŞÇİ BAŞINA YÜZDE KAÇ AKTARIM YAPACAK?
Bu fona işverenler işçi başına yüzde kaç aktarım yapacak? Yüzde 4 diyelim. Her ay bu fona işveren tarafından çalışan başına 100 lira aktarılacak demektir. Sisteme 5 milyon kişinin katıldığı varsayıldığında, fona aktarılacak kaynak, ayda 500 milyon TL, yılda 6 milyar TL. 13 milyon özel sektör çalışanı için mecbur ederseniz yıllık birikim 15.6 milyar TL’ye çıkıyor.
***
İŞVEREN NEDEN HER AY İŞÇİ ADINA ÖDEME YAPSIN?
Asgari ücret artırıldığı için zaten ağır bir yük altında kalan işverenler, yıllara yaydıkları (çoğu da ödemeden batıyor) kıdem tazminat yükünü neden her ay işçi adına ödesinler? Hele oran ciddi olarak iskonto edilmez ise asla konuya sıcak bakmayacaklardır. Bu noktada işçi kesimi “Çalışanın, kıdem tazminatına hak kazandığında, hakkını yasaya uygun oranlarda alacağının garantisi var mı?” diye soruyor. Bunun yanıtı, fonun yıllık tasarruf araçlarında nemalanmasında yatıyor. Bana sorarsanız işverenin yükü yüzde 3-4’ü geçmemeli. Gerekirse devlet yüzde 3 civarında katkı sunmalı, geri kalan kısım da nemalanmadan gelmeli. Yıllar içinde birikimler artacağı için devlet katkısına da ihtiyaç duyulmayacaktır.
***
Bunca yıllık çalışma hayatında olan ve masanın iki tarafında da yer alan birisi olarak, çalışanların işten ayrıldıkları an kıdem tazminatına kavuşmaları doğru değil, diye düşünüyorum. Aynı işyerinde olmasa bile belli bir çalışma zamanını doldurmaları gerekir. Böylece hem birikimleri işe yarar hale gelecek, hem de ekonominin ihtiyaç duyduğu tasarruf açığımız önemli ölçüde kapanacak. Bu sisteme 5 yıl önce geçilmiş olsaydı emin olun şu anda 25 milyar TL’nin üzerinde bir birikim oluşacaktı. Böyle birikimler olmadığı için her yıl milyarlarca dolar yurtdışından kaynak bularak yatırım yapıyoruz ve her yıl yüz milyonlarca dolar faizi yurtdışına aktarıyoruz. Bu sistemin değişmesi lazım!