Memurlar talep ettiklerinin tamamını elde etmeli mi?
Bir memur taleplerinin tamamını elde edebilir mi, ya da etmeli mi? Kamu çalışanlarının talepleri sınırsız mı? Çalışanlar her şeyi talep etmeli mi? İşte her yönüyle memur talepleri...
Talep etmek ve hakkını aramak, isteklerin peşinden koşmak herkesin hayatında vazgeçilmezler arasındadır. Türkiye’de seksenli yıllardan sonra şehirlere göç alabildiğine artmış ve çalışanların nitelikleri endüstriyel iş kolları lehine değişmiştir. İnsanlar, şehirleşmeyle birlikte hayat standartlarına yeni harcama kalemleri ilave etmek zorunda kalmışlardır.
Sendikalar ve diğer iş örgütleri, muhataplarından çalışanların
artan ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yeni ve sonu gelmez talepler
ortaya koymaya başlamışlardır. Örgütlü toplum ve örgütlü çalışanlar
özlük ve özgürlük mücadelesinde daha başarılı olmaktadır.
Çalışanların, hatta toplumun tüm kesimlerinin ilgi ve ihtiyaçlarına
göre örgütlenmeleri kendi hayatları açısından oldukça
önemlidir.
Fakat ülkemizde muhafazakâr kesimin örgütlenme anlayışı oldukça
farklıdır. Muhafazakâr kitleler daha çok cemaat ve farklı intisap
şekilleriyle sosyal ve inanç ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Mesela
toplumun sağ kesimi, haklarını uzlaşarak aramışlar ve çoğu zaman da
gücün ve güçlünün lehine sonuçlanacak şekilde sürdürmüşlerdir bu
mücadelelerini. Bu durum; devlet, vatan, şahadet, mücadele gibi
kavramlarla kutsiyet kazanmıştır ve toplumun büyük bir kesimi bu
anlayışı peşinen kabullenmiştir.
Sol hayat tarzını benimseyen insanlar, hak arama mücadelelerini
daha örgütlü ve daha agresif yöntemlerle yapmaktadır. Toplumun bu
kesiminde, devlet ve otorite teslim olunmayacak ve sürekli mücadele
edilecek unsurlar olarak kabul edilmiştir. Bireysel kazanımlar
toplumsal kazanımların önünde gelmektedir bu anlayışa göre.
Bazı insanlar da vardır ki gidişata tabi olmuşlardır ve toplumun
sağında da solunda da yer almamışlar, başkalarının mücadelesi
sonucu elde edilen kazanımlardan bir güzel faydalanmışlardır. Bu
kitle, her dönemde olmuştur bundan sonra da olacaktır.
İnsanlar, son yıllarda sivil toplum ve sendikal gücün farkına
varmıştır. Çalışanların büyük kısmı, örgütlerin içerisine girmeye
başlamış ve haklarını bu zeminlerde aramaya çalışmışlardır. Olayı
biraz daha güncel ve reel hayattaki şekliyle incelemek faydalı
olacaktır.
Bir memur, taleplerinin tamamını elde edebilir mi, ya
da etmeli mi? Mesela öğretmenler sınav ücretlerinde,
hafta sonu kurs ücretlerinde, nöbet ücretlerinde bazı iyileşmelerle
2016’ya başlamışlardır. Yine polisler ve diğer güvenlik güçleri
özlük haklarında iyileşmelerle adım atmışlardır yeni yıla. Üst
çalışan sınıfını oluşturan uzmanlar, adalet çalışanları ve diğer
çalışanlar, belki de en önemlisi, asgari
ücretliler çok önemli ekonomik kazanımlara sahip
olmuşlardır.
Ücretlilerin dışında bir de serbest meslek erbabı olup ya da küçük
işletmelerde hayat mücadelesi veren insanlarımızın olduğunu hesaba
katılmalıdır. Toplumun her alanında olduğu gibi ücret ve gelir
alanlarında da farklılıklar göze çarpmaktadır.
Taleplerin tamamının bir havuzda toplanması ve adil ve
hemen her kesimin memnun olacağı bir gelir dağılımı sistemi
oluşturmak çok kolay değildir ülkemizde.
Mücadele, talep, daha fazla kazanma ile kanaat, tasarruf, sabır,
paylaşma dengesi mutlaka sağlanmalıdır. Çağımız çılgınca tüketen
insanların yaşadığı bir çağ olma yolunda maalesef hızla
ilerlemektedir. Hak arama ve bireysel talepler, kamu yararını aşırı
derecede olumsuz etkilemeye başlamamalıdır. Köy okulları ne yazık
ki öğretmensiz açılmakta ve kapanmaktadır. Elbette çalışanların
aileler parçalanmamalıdır. Fakat köyde yaşayan insanların
çocuklarının da mesleği öğretmen olan insanlardan bilgi alma hakkı
vardır.
Kadrosu ilçelerde, köylerde olan onca öğretmen ya da başka
alanlarda kamu kadrolarını dolduran memurlar, kendi aile
bütünlüklerini ve çocuklarının eğitim hayatlarını düşünerek şehir
merkezlerine geçici görevlendirme yaptırmaktadırlar. Devlet,
elbette çalışanlarının haklarını korumalı ve onların özlük
haklarını tüm imkânları zorlayarak iyileştirmelidir. Bu anlamda
hiçbir itiraz söz konusu olamaz. Fakat aynı devlet, tüm
vatandaşlarına eşit ve aynı kalitede kamu hizmeti vermek
zorundadır.
İlçelerde doktor bulamayan, köy okullarında öğretmen bulamayan
insanların şehirlere göçmekten başka çareleri kalmamaktadır.
Sendikalar, sivil kuruluşlar, siyasi gücü ellerinde
bulunduranlar ülkenin gerçeklerini ve gelecek perspektifini
öncelemeli ve ona göre yeniden bir personel planlaması
yapmalıdır. Çalışma şartlar ve yaşam şartları zor
olan taşra bölgelerinde çalışanlara farklı ücretlendirme yapılarak
o bölgeler cazip hale getirilmeli, hem çalışan hem de hizmet alan
insanların mutlu olacağı bir ortam, ülkem insanı için daha iyi
olacaktır.
Bu yazının tüm hakları
Memurhaber.com'e aittir. "www." biçiminde aktif bağlantı
kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik
kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için
yasal takip yapılacaktır.