BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
YAZARLAR

Memurlar talep ettiklerinin tamamını elde etmeli mi?

Bir memur taleplerinin tamamını elde edebilir mi, ya da etmeli mi? Kamu çalışanlarının talepleri sınırsız mı? Çalışanlar her şeyi talep etmeli mi? İşte her yönüyle memur talepleri...

Hacı Sarı
Hacı Sarı[email protected]

Talep etmek ve hakkını aramak, isteklerin peşinden koşmak herkesin hayatında vazgeçilmezler arasındadır. Türkiye’de seksenli yıllardan sonra şehirlere göç alabildiğine artmış ve çalışanların nitelikleri endüstriyel iş kolları lehine değişmiştir. İnsanlar, şehirleşmeyle birlikte hayat standartlarına yeni harcama kalemleri ilave etmek zorunda kalmışlardır.

Sendikalar ve diğer iş örgütleri, muhataplarından çalışanların artan ihtiyaçlarını karşılamak üzere, yeni ve sonu gelmez talepler ortaya koymaya başlamışlardır. Örgütlü toplum ve örgütlü çalışanlar özlük ve özgürlük mücadelesinde daha başarılı olmaktadır. Çalışanların, hatta toplumun tüm kesimlerinin ilgi ve ihtiyaçlarına göre örgütlenmeleri kendi hayatları açısından oldukça önemlidir.

Fakat ülkemizde muhafazakâr kesimin örgütlenme anlayışı oldukça farklıdır. Muhafazakâr kitleler daha çok cemaat ve farklı intisap şekilleriyle sosyal ve inanç ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Mesela toplumun sağ kesimi, haklarını uzlaşarak aramışlar ve çoğu zaman da gücün ve güçlünün lehine sonuçlanacak şekilde sürdürmüşlerdir bu mücadelelerini. Bu durum; devlet, vatan, şahadet, mücadele gibi kavramlarla kutsiyet kazanmıştır ve toplumun büyük bir kesimi bu anlayışı peşinen kabullenmiştir.

Muhafazakâr kitleler daha çok cemaat ve farklı intisap şekilleriyle sosyal ve inanç ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Mesela toplumun sağ kesimi, haklarını uzlaşarak aramışlar ve çoğu zaman da gücün ve güçlünün lehine sonuçlanacak şekilde sürdürmüşlerdir bu mücadelelerini.

Sol hayat tarzını benimseyen insanlar, hak arama mücadelelerini daha örgütlü ve daha agresif yöntemlerle yapmaktadır. Toplumun bu kesiminde, devlet ve otorite teslim olunmayacak ve sürekli mücadele edilecek unsurlar olarak kabul edilmiştir. Bireysel kazanımlar toplumsal kazanımların önünde gelmektedir bu anlayışa göre.
Bazı insanlar da vardır ki gidişata tabi olmuşlardır ve toplumun sağında da solunda da yer almamışlar, başkalarının mücadelesi sonucu elde edilen kazanımlardan bir güzel faydalanmışlardır. Bu kitle, her dönemde olmuştur bundan sonra da olacaktır.

İnsanlar, son yıllarda sivil toplum ve sendikal gücün farkına varmıştır. Çalışanların büyük kısmı, örgütlerin içerisine girmeye başlamış ve haklarını bu zeminlerde aramaya çalışmışlardır. Olayı biraz daha güncel ve reel hayattaki şekliyle incelemek faydalı olacaktır.

Bir memur, taleplerinin tamamını elde edebilir mi, ya da etmeli mi? Mesela öğretmenler sınav ücretlerinde, hafta sonu kurs ücretlerinde, nöbet ücretlerinde bazı iyileşmelerle 2016’ya başlamışlardır. Yine polisler ve diğer güvenlik güçleri özlük haklarında iyileşmelerle adım atmışlardır yeni yıla. Üst çalışan sınıfını oluşturan uzmanlar, adalet çalışanları ve diğer çalışanlar, belki de en önemlisi, asgari ücretliler çok önemli ekonomik kazanımlara sahip olmuşlardır.

Ücretlilerin dışında bir de serbest meslek erbabı olup ya da küçük işletmelerde hayat mücadelesi veren insanlarımızın olduğunu hesaba katılmalıdır. Toplumun her alanında olduğu gibi ücret ve gelir alanlarında da farklılıklar göze çarpmaktadır. Taleplerin tamamının bir havuzda toplanması ve adil ve hemen her kesimin memnun olacağı bir gelir dağılımı sistemi oluşturmak çok kolay değildir ülkemizde.
Mücadele, talep, daha fazla kazanma ile kanaat, tasarruf, sabır, paylaşma dengesi mutlaka sağlanmalıdır. Çağımız çılgınca tüketen insanların yaşadığı bir çağ olma yolunda maalesef hızla ilerlemektedir. Hak arama ve bireysel talepler, kamu yararını aşırı derecede olumsuz etkilemeye başlamamalıdır. Köy okulları ne yazık ki öğretmensiz açılmakta ve kapanmaktadır. Elbette çalışanların aileler parçalanmamalıdır. Fakat köyde yaşayan insanların çocuklarının da mesleği öğretmen olan insanlardan bilgi alma hakkı vardır.

Çağımız çılgınca tüketen insanların yaşadığı bir çağ olma yolunda maalesef hızla ilerlemektedir. Hak arama ve bireysel talepler, kamu yararını aşırı derecede olumsuz etkilemeye başlamamalıdır.

Kadrosu ilçelerde, köylerde olan onca öğretmen ya da başka alanlarda kamu kadrolarını dolduran memurlar, kendi aile bütünlüklerini ve çocuklarının eğitim hayatlarını düşünerek şehir merkezlerine geçici görevlendirme yaptırmaktadırlar. Devlet, elbette çalışanlarının haklarını korumalı ve onların özlük haklarını tüm imkânları zorlayarak iyileştirmelidir. Bu anlamda hiçbir itiraz söz konusu olamaz. Fakat aynı devlet, tüm vatandaşlarına eşit ve aynı kalitede kamu hizmeti vermek zorundadır.

İlçelerde doktor bulamayan, köy okullarında öğretmen bulamayan insanların şehirlere göçmekten başka çareleri kalmamaktadır. Sendikalar, sivil kuruluşlar, siyasi gücü ellerinde bulunduranlar ülkenin gerçeklerini ve gelecek perspektifini öncelemeli ve ona göre yeniden bir personel planlaması yapmalıdır. Çalışma şartlar ve yaşam şartları zor olan taşra bölgelerinde çalışanlara farklı ücretlendirme yapılarak o bölgeler cazip hale getirilmeli, hem çalışan hem de hizmet alan insanların mutlu olacağı bir ortam, ülkem insanı için daha iyi olacaktır.

Bu yazının tüm hakları Memurhaber.com'e aittir. "www." biçiminde aktif bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır.

Yorumlar