Memurların gözü kulağı toplu sözleşmede!
Milliyet gazetesi yazarı Cem Kılıç, memurlar için toplu sözleşme görüşmelerini köşesine taşıdı.
Her iki yılda bir ağustos ayı, memurlar açısından ayrı bir öneme sahip. Bu ay içinde yapılan toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda memurlar ne kadar maaş alacaklarını öğrenmiş olurlar.
Yarın başlayacak olan toplu sözleşme görüşmelerinde özellikle bu yıl içinde bulunulan siyasi ortamın etkili olabileceğini söylemek mümkün. Yeni bir seçime gidilecekse hükümetin, memurların ücret taleplerine daha olumlu yaklaşabileceği söylenebilir. Bu nedenle, görüşmeler sırasında koalisyon ihtimalinin sona ermesi durumunda memurlar taktiksel olarak toplu sözleşme masasında daha rahat oturabilecekler.
Kimler görüşecek?
Toplu sözleşme görüşmelerinde hükümeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın başkanlığındaki Kamu İşveren Heyeti, memurları ise 15 kişilik Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti temsil ediyor. Heyetin başkanlığını bu yıl en çok üyeye sahip konfederasyon olarak Memur -Sen yürütüyor.
3 Ağustos'ta başlayacak toplu sözleşme görüşmeleri en fazla bir ay sürebiliyor. Toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşılamaması ve toplu sözleşme imzalanamaması halinde devreye Kamu Görevlileri Hakem Kurulu giriyor ve bu kurulun verdiği kararlar kesin olarak uygulanıyor.
Talep ne?
Bu yıl toplu sözleşme görüşmelerinde taraf olan Memur- Sen ücret zammı taleplerini açıkladı. Buna göre; memurlar 2016 yılının birinci altı ayında yüzde 8, ikinci altı ayında yüzde 8 ve 1 Ocak 2016'dan geçerli olmak üzere taban aylığına 150 TL zam + 2015 yılı ekonomik büyüme oranının yüzde 50'si ve üç aylık dönemlerdeki büyüme oranları kadar refah payı artışı + enflasyon farkı istiyorlar.
2017 yılında ise birinci altı ayda yüzde 7, ikinci altı ayda yüzde 7 ve 1 Ocak 2017'den geçerli olmak üzere taban aylığına 100 TL zam + 2017 yılında üç aylık dönemlerdeki ekonomik büyüme oranı kadar refah payı artışı + enflasyon farkı hükümetten isteniyor.
Türkiye'de kamu görevlilerinin maaş düzeyleri Batılı bir ülkede çalışan memurun neredeyse üçte biri düzeyinde. Memurun yaratılan gayri safi yurt içi hasıla içindeki maaş payı da diğer gelişmiş ülkelerin yine üçte biri kadar.
Durum böyle olunca, Memur- Sen'in taleplerinin anlamlı olduğu açık. Ancak görüşmelerin başlangıcında, her konuda "kamu maliyesinde denge" cümlesini kuran hükümetin, işçilere verdiği zam miktarını (yüzde 6 + 5) dikkate alarak masaya oturacağını söyleyebiliriz.
Ücretler arasında dengesizlik var
Kamuda memurlar açısından en sorunlu alan ücret dengesizlikleri. Bu dengesizlik kamuda ücret ödeme sistemlerinin oldukça karmaşık olmasından kaynaklanıyor.
Esas olarak memurun ücretini belirleyen 15 dereceli bir aylık gösterge tablosu. Ancak bu tablonun yanı sıra özel hizmet tazminatı, makam, görev, temsil tazminatları ve yan ödeme türlerini gösteren tablolar da maaşların belirlenmesinde etkili. Nitekim, memurlar için yaklaşık 100'den fazla ödeme şekli geçerli. Yan ödemelerin ve tazminatların uygulanması sonucunda kimi zaman tazminatlar ve ödemeler, memurun görev aylığının 5-10 katına kadar çıkabiliyor.
Çıplak ücretlerden yapılan hesaplamada en düşük ve en yüksek ücretli memur arasında 6 kat fark var. Tazminatlarla fark 20 kata çıkabilmekte.
Emekli aylıklarına çözüm bulunmalı
Memurlar açısından emeklilikte en önemli tehlike son almış oldukları maaşın çok altında emekli aylığı bağlanması. Bu nedenle, emeklilik hakkını elde eden memurların düşük emekli aylığını göz önünde bulundurarak emekli olmak istemedikleri bir gerçek. Memurlara çalışırken yapılan ödemelerin büyük bir kısmı emekli maaşlarının hesabında dikkate alınmıyor.
Bu sebeple memurlar, kendilerine yapılan bütün ödemelerin emekli keseneğine tabi tutularak emekli maaşına esas gelire sayılmasını istiyor. Çalışırken düşük ücret alan emeklilerin maaşlarının belli bir seviyenin altına düşmesini önlemek amacıyla, emekli maaşlarının alt sınırı da kamuda halen çalışanlar için uygulanacak temel ücret düzeyinde belirlenebilir. Bu talep, yarın başlayacak toplu sözleşme görüşmelerinde öncelikli olarak ele alınması gereken konular arasında olmalıdır.
Enflasyonla, yani fiyat artışlarıyla dengelenen ücret artışları aslında mevcut durumun korunması. Oysa ki, ekonominin büyümesine paralel olarak bu büyümeden işçi ve memurun da faydalanması gerekir. Bu nedenle, memurlara "refah payı" verilmelidir.
2005 sonrası memur olanlar için 1 derece talebi öncelikli konu olacak
Memur- Sen yarın başlayacak toplu sözleşme görüşmelerinde, 2005 yılından sonra göreve başlayan kamu görevlilerine 1 derece verilmesini masaya öncelikli olarak koyacak. Aslında bu talep, uzun süredir dile getiriliyor. Hükümet tarafı seçim öncesinde bu konuda olumlu sinyaller de vermişti. Görüşmeler sonucunda gerçekleşme ihtimali en kuvvetli talep bu.
Diğer yandan, memurların siyaset yasağının kaldırılması talebinin hükümetten yanıt bulacağını söylemek zor.
4/B ve 4/C'liler...
Kamu personel sistemi içinde sözleşmeli ve geçici statüde çalıştırılanlar son yıllarda kadro almak için seslerini yükseltiyorlar.
İş güvencesi olmadan, çalışanlar kadro taleplerinde oldukça haklılar. Bu nedenle, kamu görevlileri adına toplu sözleşme görüşmelerinde söz sahibi olan memur tarafının, 657 sayılı Kanunun 4. maddesinin "B" ve "C" fıkraları uyarınca çalıştırılan sözleşmeli ve geçici personel ile vekil ebe, hemşire, imam, aile sağlığı merkezlerinde görev yapan kamu dışı sağlık personeli ve usta öğreticilerin memur kadrolarına geçirilmesi için masada mücadele vermesi gerekiyor.
OECD'de hep son sıralardayız...
Türkiye, kamu personel giderlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içerisindeki oranı bakımından OECD ülkeleri içerisinde son sıralarda yer alıyor.
2014 yılında personel giderlerinin gayri safi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 6.1 oldu. Buna karşılık, aynı dönem itibarıyla OECD ortalaması yüzde 12 düzeyinde. Yani, bizde kamu görevlileri için yapılan harcamalar OECD ülkeleri ortalamasının yarısı kadar. Türkiye'de bu oran yıllar geçtikçe düşme eğiliminde. Bu da memur maaşlarının artışı ile gayri safi yurt içi hasılanın aynı oranda artmadığını ve memurların büyümeden yeterince pay alamadıklarını gösteriyor.