Sokaklarda eylem yapanlar ne istiyor?
Sokaklarda eylem yapanların derdi seçime hile karıştırılması falan değil. Zaten dikkat ederseniz seçimlerin yenilenmesi gibi bir talepleri yok.
Referandum sonrası sandıklarda usulsüzlük yapıldığı
iddiasında bulunan bazı muhalifler sokaklarda eylem yapmaya
başladı.
Yüksek Seçim Kurulu'nun bazı mühürsüz oyları geçerli kabul
etmesini gerekçe olarak gösteriyorlar.
İzin verirseniz, önce mühürsüz oyların nereden geldiğini ve
YSK tarafından neden kabul edildiğini konuşalım. Herkesin anlaması
için yaşananları tane tane ve tüm ayrıntıları ile anlatmaya
çalışacağım..
Öncelikle şunun bilinmesinde fayda var.
Mühürsüz pusulaların tek bir tanesi bile sahte değil. Hepsi
YSK tarafından basılmış birebir gerçek pusulalar. Türk Lirası'nda
olduğu gibi ışığa tutulduğunda YSK'nın ismini filigranlı olarak
görebiliyorsunuz.
Seçmen tarafından basılan "tercih"
mührünün sahte olmadığı da sandık başındaki tüm parti
temsilcileri tarafından kabul ediliyor.
Peki sıkıntı nerede?
Sandık görevlileri, tamamen gerçek olan bu oy pusulalarının
içine konulduğu zarfların arkasına mühür basmamış. Bir başka
deyişle mühür vurma işlemi unutulmuş!
Kim unutmuş?
AK Parti'yi, CHP'yi, MHP'yi, HDP'yi ve diğer partileri
temsilen sandıkta görev yapan kişiler unutmuş.
Sayım işlemi tamamlandıktan sonra, oy zarfları yine tüm
görevlilerin gözü önünde, YSK'nın gönderdiği torbaya konulmuş,
torbanın ağzı mühürlenerek kapatılmış.
Sonra aynı görevliler yine hep beraber bu torbayı polis
nezaretinde bölgelerindeki il ve ilçe seçim kurullarına
götürmüş.
Ve işte tam bu sırada zarfların arkasına mühür
basılmadığının farkına varılmış. Orada bulunan tüm parti
temsilcileri meselenin unutkanlıktan kaynaklandığını kabul ettikten
sonra durum Yüksek Seçim Kurulu'na bildirilmiş.
Burası önemli...
Yüksek Seçim Kurulu bu bilgilendirme sonrası, Türkiye
genelinde henüz tek bir oy dahi sisteme girilmemişken, oturup
toplantı yapmış.
Mühür basmayı unutan tüm parti temsilcileri
pusulaların ve zarfların değiştirilmediğini, tamamen gerçek
olduğunu kabul edince, YSK da oyların geçerli olarak kabul
edilmesine karar vermiş.
Zarflar açıldıktan sonra parti görevlilerinin elindeki resmi
tutanaklarla, torbalardaki oylar tekrar karşılaştırılmış ve birebir
eşleşme sağlanmış.
Buraya kadar anlaştık sanırım.
"YSK daha önce mühürsüz oyların kabul edilmeyeceğini
açıklamasına rağmen neden kabul etti" diye
soruluyor.
Mesele şu ki YSK ilk kez böyle bir karar almıyor. Bundan
önceki 5 seçimde birebir benzer kararlar alınmış.
Gerekçe çok basit:
Sandık kurullarının, yani sandık başındaki tüm parti
temsilcilerinin yapmış olduğu hata nedeniyle vatandaşın siyasi
iradesinin sandığa yansımasının önündeki engeli
kaldırmak.
Bugün, "YSK nasıl böyle bir karar alır? Bu
karar seçimi şaibeli hale getirdi" diyen
CHP'lilerin, yukarıda bahsini ettiğim 5 seçimin 2'sinde mühürsüz
oyların kabul edilmesi için resmi başvurusu dahi var.
En son 7 Haziran seçimlerinde yaptıkları itiraz var. Hem
de, "Hile amacı gütmeyen
hatanın vebali seçmene yüklenemez" ibaresiyle...
YSK orada da aynı kararı vermiş,
"oylar geçerlidir" demiş.
Gelelim bir diğer meseleye...
Mühürsüz zarfların tamamında hayır oyları varmış gibi
konuşuluyor ki bunun gerçekle uzaktan yakından alakası
yok!
Hadi gelin buradan bir çağrı yapalım.
Zarfların arkasına mühür basmayı unutan parti temsilcisi
sandık görevlileri ölmedi ya!
Hepsi aramızda ve yaşıyor.
Çıkıp ellerindeki resmi oy tutanaklarını, hayır ve evet
oylarının sayısını medya ile paylaşsınlar. CHP lideri Kılıçdaroğlu,
kendi partisini temsilen sandık başında bulunan görevlilerden bu
resmi tutanakları kamuoyuna açıklamasını istesin.
İstemez...
İsteyemez...
Çünkü açıklanacak tutanakların, resmi seçim sonuçlarına yüzde
0.1 oranında dahi etki etmeyeceğini kendisi de çok iyi
biliyor.
Demem o ki...
Sokaklarda eylem yapanların derdi seçime hile karıştırılması
falan değil. Zaten dikkat ederseniz seçimlerin yenilenmesi gibi bir
talepleri yok.
"Hayır, biz kazandık"
diyorlar.
Yani "Referandumda kaybettiğinizi kabul edin
ve eski köhne sisteme aynen devam edin, yoksa ortalığı yangın
yerine çeviririz" diyorlar.
Bir başka deyişle, "Bu başkanlık sistemi kan
akmadan gelmez" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'na kan
ziyafeti çekmek istiyorlar.
Gezi'de yapamadıklarını bu kez yapabileceklerine
inanıyorlar.
"Geçen sefer yanımızda PKK'lılar ve Meral Akşener'i
destekleyen sözde ülkücüler olmadığı için Erdoğan'ı devirememiştik.
Şimdi onlarla beraberiz ve başarabiliriz"
inancındalar.
Ben buradan sokaklarda eylem yapanları uyarıyorum.
Eğer amacınız demokratik protesto hakkınızı
kullanmaksa, bu konuda sınırsız hakka sahipsiniz! Günlerce,
aylarca, hatta yıllarca bu eylemi devam
ettirebilirsiniz.
Size kimse karışmaz, müdahale etmez!
Ama yok, eğer niyetiniz Gezi tarzı bir ayaklanma başlatmak ve
Erdoğan'ı bir kez daha devirmeye çalışmaksa, bilesiniz ki o günler
çok geride kaldı.
Bilesiniz ki bu ülkenin yüzde 52'si onun Cumhurbaşkanı
olmasına yardım ettiği gibi, Cumhurbaşkanı kalmasına da yardım
edecek.
Ölümüne hem de...
Sonra devletin kolluk kuvvetleri ve vatanı canından aziz
bilen insanları karşınıza çıktığında, Fetöcüler gibi
"Bizi tatbikat var diye çağırdılar" diye
kıvırmak yok ha!
Ona göre!..
Dipnot: Şu eylemlerde akacak her damla kanın
sorumlusu, "Bu sistem kan akmadan gelmez"
diyen Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Ya ekrana çıkıp ortalığı
karıştırmak isteyen kötü
niyetlilere "Evlerinize dönün, biz hukuki
mücadelemizi veriyoruz" diyecek, ya da ülkeyi fitne
fesatlık yaparak kana bulayan biri olarak tarihler boyu
lanetle anılacak.