BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
İŞÇİ

Torbadan hukuksuzluk çıktı!

Torba yasa onaylandı yürürlüğe girdi. Torba yasanın da detayları ortaya çıkmaya başladı. Hukukçu Cesim Parlak torba yasanın farklı yönlerini yazdı.

-Torba yasa onaylandı yürürlüğe girdi. Torba yasanın da detayları ortaya çıkmaya başladı. Hukukçu Cesim Parlak nın farklı yönlerini yazdı.

İŞTE CESİM PARLAK'IN YAZISI

Torba Kanunu olarak adlandırılan İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Cumhurbaşkanı’nın görevi devraldıktan sonra önüne gelen ilk kanundu. Kanun meclisten geçtikten sonra bir gün gibi kısa sürede bekletilmeden onaylandı.

Bu durumda köşkle hükümetin birbirinden farklı bir irade ortaya koymayacağını, birlikte hareket edeceklerini gösterdi. Torba Kanun 146 ‘sı değişiklik, 2 tanesi de yürürlük maddesi olmak üzere 148 maddeden oluşuyor. Yasa toplamda 68 farklı kanunda değişiklik yaptı. Bu kadar farklı kanunun aynı torbaya konularak düzenlenmesi kanun tekniği açısından yanlıştır.

Torba Kanunlar meclisin yasama kalitesini düşürüyor, yapılan yasaların ihtiyaca cevap vermesini engelliyor. Kanunlar ilgili komisyonlarda görüşülmüyor, uzman kişilerin elinde şekillenmiyor, Genel Kurulda Milletvekili önergeleriyle üzerinde yeterli denetlemeler, incelemeler yapılmadan geçiyor. Torba Kanunlar çoğunlukla toplumun dikkatinden kaçırılmak istenen alanlardaki düzenlemeleri içerir. Araya toplumun birçok kesimini ilgilendiren çözüm getirici hususlar serpiştirilir ki göze batacak kısımlar irdelenmesin.

Torba Yasada faciasından sonra maden işçilerinin haklarıyla ilgili düzenlemeler yapmak için yola çıkıldı. Ancak torba bir anda çuvala döndü. Maden işçilerinin hakları geri planda kaldı. Birbiriyle ilgisi olmayan farklı alanlarda yapılan değişiklikler öne çıktı. 68 farklı alanda değişiklik bir yasada düzenlenirse haliyle sonu başı belli olmayan karmaşık bir durum ortaya çıkar. Torba daha yeni yürürlüğe girdi. Hemen tartışmalar başladı.

Yeni Kanun İşçiler için Neler Getiriyor

Yeraltında çalışan işçilerin artık kıdem tazminatına hak kazanabilmeleri için bir gün çalışmaları yeterli olacak. Haftalık çalışma süresi 36 saate indirildi. Günlük 6 saatten fazla çalışma yapılmayacak. Ücretler asgari ücretten fazla olacak. İşverene iş güvenliğiyle ilgili olarak yeni yükümlülükler getirildi. SOMA da hayatını kaybedenlerin SSK borcu silindi. Gündelikçilere sigorta zorunluluğu getirildi.

Torba Yasanın çıktığı gün SOMA faciasını soruşturan savcının Bakanlık Müfettişleriyle ilgili istediği soruşturma izninin Bakan tarafından verilmediği haberi geldi. Bir taraftan işçi lehine düzenleme yapıldığı söylenirken diğer taraftan işçilerin ölümünden sorumlu olduğu düşünülen kamu görevlilerinin yargıdan kaçırılması birlikte değerlendirildiğinde işçi hakları konusunda idarenin ne denli samimi olduğu anlaşılıyor…

İşçi haklarına ilişkin bu düzenlemeler Torba Yasanın iyi yüzü. Asıl sıkıntı olan bu iyi yüzün arkasına sığınılarak yapılan hukuk devleti ilkelerine aykırı olan düzenlemelerdir.

Torbadan Nurculara da Kötü Haber

Yasada Risale-i Nur eserlerine basın izni tamamen Bakanlar Kuruluna verildi. Herhangi bir kurum istediği gibi Risale eserlerini basamayacak. Ancak Bakanlar Kurulunun izin verdiği kurum ve kişiler basabilecek. Devlet tekeline alınarak gülen cemaatinin eserleri basması engellenmiş olacak.

Nurcular devlet tekeline alma işlemini tek parti döneminde nur eserlerinin yasaklama işlemiyle eş görüyorlar. Aslında bu düzenleme bir yönüyle nur eserlerinin özgürlüğünün iktidarın inisiyatifine bırakılması demektir. Bir eserin iktidarın insafına bırakılması yanlıştır.

Mahkeme Kararlarını Uygulamamak Suç Olmaktan Çıkıyor

Kanunun 97. Maddesiyle çok önemli bir değişiklik getirildi. Buna göre İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. Maddesinde değişiklik yapıldı. 28. Madde, İdari Yargının vermiş olduğu kararların uygulama şekli ve sonuçlarının ne olduğuna ilişkindir. Yani bu kararların nasıl uygulanacağı, uygulamayanlar için cezai ve hukuki sorumlulukların ne olacağını düzenliyor. İşte Torba Yasayla bu madde hiçbir hukuk kaidesine uymayacak şekilde yeniden düzenlendi.

28. maddeye eklenen 2. ve 3. Fıkraya göre memurların tayin, atama, göreve iade gibi talepleriyle ilgili verilen mahkeme kararlarını idare 2 yıl boyunca uygulamayabilir. Artık mahkemeler memurların tayinleriyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı veremeyecek. Mahkeme kararlarını uygulamayan kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması yapılamayacak. Görevliler hakkında tazminat davası açılamayacak. İdare 2 yılın sonunda mahkeme kararını uygularken de istediği şekilde memuru görevlendirebilecek. Dolayısıyla mahkeme kararının uygulanması tamamen idarenin keyfine bırakıldı.

Bu maddede yapılan düzenlemelerin amacı son dönemde hükümetin paralel yapı adıyla gülen cemaatine yakın olduğunu düşündüğü kamu görevlilerine ilişkin başlatmış olduğu tasfiye işlemlerinde yargısal denetimi ortadan kaldırmaktır.

Düzenleme her ne kadar bir kanun hükmü olarak yapılsa da hukuki değildir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesinden döner. Anayasanın 138/4. maddesinde “yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” mahkeme kararlarının idare açısından bağlayıcı olduğu düzenlenmiştir. Bu bağlayıcılığı ortadan kaldıracak kanun yapılamaz. Bu kanunu teklif eden, mecliste savunan, bu kanun lehine oy kullanan herkes anayasanın bu hükmünü biliyor. Buna rağmen böyle bir değişikliğin yapılması siyasi iktidarın hukuku tanımadığının açık bir göstergesidir.

Torba Yasayla 5651 Sayılı TİB kanununda yapılan değişikliği hukuka aykırı olduğu halde savunabilirliğini yine bir nebze de olsa anlayabilirim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmış olduğu sınavlara karşı açılacak davaların belirli sürelere bağlanması, şekil şartlarında idare lehine yapılan değişikliklerin hukuka aykırılıklarına rağmen yine anlaşılabilir bir tarafı olabilir. Ama yargı kararlarını hükümsüz kılacak şekilde çok açık bir düzenlemenin yapılmasını anlamak mümkün değil.

Mahkeme kararlarını işlevsiz hale getirecek bu düzenlemenin Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Evrensel Hukukun Temel İlkelerine ters düştüğü ortadadır.

Anayasanın madde 125/1 “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” hükmü bireyin idare karşısındaki hukuki güvencesidir. Anayasa ile yargı yolu açık tutuluyor. Ama yargının verdiği karar uygulanmıyor. O zaman bu yargı yolunun açık tutulmasına ne gerek var. Adil bir yargıdan bahsedebilmek için yargılama sonunda verilen kararın idare tarafından uygulanabilmesiyle söz konusu olur.

Mahkemelerce verilen kararların uygulanamadığı bir durumda adaletten bahsedilmez. Herkesin yargı önünde eşit olduğu ve bu yargı tarafından verilen kararların bağlayıcılığı Anayasamızca güvence altına alınmıştır. Anayasanın kanun önünde herkes eşittir kuralının hiçbir istisnası olamaz. İstisna oluşturacak düzenleme yapılamaz. Anayasanın hiçbir yerinde idarenin hoşlanmadığı kişiler istisnadır diye bir düzenleme yok.

Torba Yasa, Anayasa Mahkemesinin önüne götürüldüğünde açıkça hukuka aykırı olan özellikle İdari Yargılama Usulü Kanununda yapılan değişiklikler ile İnternet Yasasında yapılan değişiklikler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir. Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal etmezse ikinci aşamada da İdari Yargıyı komple ortadan kaldıracak bir düzenleme gelir.

Yasama ve yürütme birlikte hareket ettiği için yargıyı kendi önlerinde bir engel olarak görüyor. Demokratik Hukuk Devletinden bahsedebilmek için yargı denetimi şarttır. Yargı denetiminin olmadığı yönetim şekline demokrasi denilmez.

Bir zümre hedef alınarak düzenleme yapılırsa böyle bir hukuki garabet ortaya çıkar. Tevil edilmeyecek kadar açık olan bu hukuka aykırı düzenlemenin nedeni gülen cemaatinden oldukları düşünülen kamudaki personelin tasfiyesini sağlamaktır.

Gülen Cemaatini tasfiye edeceğim derken hukuk sistemi tamir edilemeyecek şekilde tahrip ediliyor. Bütün demokratik kural ve kaideler yok ediliyor. Hukuka aykırı mekanizmalar kuruluyor. Hukuka aykırı fiili uygulamalar oluşturuluyor, var olan demokratik teamüller ortadan kaldırılıyor.

Yapılan bu hukuksuzluklara hukuku korumak adına tepki göstermek gerekir. Bu karşı çıkış hiçbir şekilde bir zümreyi ya da bir cemaati desteklemek için yapılıyor denilerek değersizleştirmemelidir. Demokrasiye, Temel Hak ve Özgürlüklere sahip çıkmak adına yapıldığı bakışıyla değerlendirilirse ancak eleştirilerdeki yol göstericilik o zaman sonuç verir.

Bugün sadece Gülen Cemaati mensubu olduğu düşünülen kamu görevlileri hukuksuzluktan zarar görüyor deyip geçiştirmeyin! Hukuksuzluk genel uygulama haline dönüştüğünde bu kez herkes zarar görür. Yapılanlar ne kadar yanlış da dersek geç kalmış oluruz. Gelin geç kalmadan bu hukuksuzluklara sesimizi yükselterek karşı çıkalım.

Yorumlar
ÇOK OKUNANLAR