Yeni neslin yeni öğretmeni: Sosyal medya
Bir saate yakın süren metro yolculuğumda akıllı telefonlar aracılığı ile internet ve sosyal medyanın baş öğretmenimiz olduğuna kesin kararımı verdim.
Hepimizin hayatında önemli izler bırakmış, unutamadığımız öğretmenlerimiz vardır. Bu çok değerli öğretmenlerimizin yanında asıl farkında olmadığımız eğitimcilerimiz ise tüm hayatımız boyunca yanıbaşımızdadır. Kim mi bu yanıbaşımızdaki öğretmenlerimiz? Benim yanıbaşımdan ayırmadığım öğretmenlerim dergiler, gazeteler ve kitaplardı. Milliyet Çocuk, Türkiye Çocuk, Tercüman Çocuk, Kandil Çocuk… ilk öğretmenlerimdendi. Türk Edebiyatı, İslam, İlim ve Sanat, Kadın ve Aile, Mavera, Dergah… dergileri iyiki de öğretmenlerim arasında yer aldı. Gırgır, Çarşaf, Leman… dönemine göre yanımızdan ayrılmayan mizah dergileri kulvarındaki öğretmenlerimizdi. Robinson Cruse, Seksen Günde Dünya Turu, Beyaz Diş, Don Kişot… kütüphanede tanıştığımız öğretmenlerimdi. Zagor, Tommik, Teksas… büyüklerimizden gizli gizli ders aldığımız öğretmenlerimizdi. Sinema ve sonraları televizyon da büyüklerimizin pek de tasvip etmediği öğretmenlerimiz arasındaki yerini gürültülü bir şekilde alıvermişti.
Heyhaaat! Sanki yüzyıllar öncesinden bahseder gibiyim. Halbuki bahsettiğim öğretmenlerimin birçoğu hâlâ hayatta ve öğretmenliklerine devam ediyor. Öğretmenler yerli yerinde ise de öğrenciler bir toz bulutu gibi sağa sola savrulmuş durumda. Peki bu günün öğrencileri nerede? Aradığımız öğrencilerin nerede olduğunu yaşadığımız çevreye bakınca hemencecik görüveriyoruz. Geçtiğimiz hafta Marmaray’a (metro) binip Kartal’a gitmem gerekti. İşte o zaman her daim gözlerimiz önünde olan bu günkü neslin öğrencilerini ve öğretmenlerini ayan ve beyan gördüm.
Maşallah metro ilk duraktan son durağa kadar en yoğun şekilde doluydu. İlk durakta binmem nedeni ile boş bulduğum bir koltuğa oturup etrafımdaki insanları gözlemlemeye başladım. Nerde ise yaşlısı genci metroya binen hemen herkesin kulaklarından aşağıya kablolar sarkıyordu. Bu kablolar bu kişilerin akıllı telefonlar vasıtası ile bir şeyler dinlediğinin alamet-i farikası idi. İkinci durakta yerimi kucağında bebeği olan bir hanımefendiye verip, yolculuğuma ayakta devam etmeye başladım.
Anadolu lisesi öğrencisi olduğu tişörtlerindeki amblemden belli olan biri kız ikisi erkek üç öğrenci, metronun açılmayan kapısına sanki bir ağaç gölgesinde oturuyor rahatlığı ile yayılıp oturmuşlardı. Tam tepelerinde ayakta dikilen ben ise anlamak istercesine onları izliyordum. Erkekler ellerindeki tablette etraftakilere zerre kadar aldırmayıp, aşk ve şevkle basketbola benzer bir oyun oynuyorlardı. Yanlarında oturan kız öğrenci de akıllı telefonu ile farklı bir oyunun peşinde idi.
Soluma baktığımda üniversite öğrencisi olduğunu tahmin ettiğim bir kız ile erkeğin yan yana oturduğunu ve kocaman akıllı bir telefonla birlikte oyun oynadıklarını gördüm. Metronun içerisinde gözlerimi dolaştırdığımda hemen herkesin parmakları ile akıllı telefonlarının ekranını aşağı yukarı, sağa sola doğru kaydırdıklarını gördüm. Aaa o da ne? Hakkını yemeyelim, sağımdaki bir genç bir eli ile sabit durmak için tutunuyor, diğer eli ile de eskimeyen öğretmenlerimden biri olan bir kitap okuyordu.
Bir saate yakın süren metro yolculuğumda akıllı telefonlar aracılığı ile internet ve sosyal medyanın baş öğretmenimiz olduğuna kesin kararımı verdim. Çünkü artık günlük hayatın her yerinde, her ortamda akıllı telefonlar, internet ve sosyal medya var. Burada yeni nesle, gençlere sitem ettiğim kızdığım şeklinde bir durum anlaşılsın istemem. Çünkü biz eski nesil de yeni nesilden farklı değiliz. Belki farkında değiliz fakat genç olduğumuzu göstermek adına onlardan çok daha fazla bir şekilde yukarıda saydığımız materyalleri kullanmaya çalışıyor ve de kullanıyoruz. Ne dersiniz sevgili dostlar, yoksa yanılıyor muyum?
Eğitim her dönem hayatımızın her safhasında yer alıyor. Bu günkü nesil de eğitimden nasibini sosyal medya, akıllı telefonlar ve internet aracılığı ile alıyor. Artık bilgiye ulaşmak eskiye göre çok daha kolay. İnternet bağlantın ve akıllı bir aletin varsa, anında görüntü, ses, yazı karşında. Bir zamanların moda tabiriyle “Nostalji, eskiye özlem” içerisinde olduğum düşünülmesin. Gözlemlerin ışığında, sadece bir durum tespiti yapmak istedim. Sevgili okur, durum bundan ibarettir. Hepinize hayırlı bir hafta diliyorum. (27.10.2014)